Kısırlık tedavisi gören çiftlerin çoğu, çocuk sahibi olmak amacıyla görülen tedaviyi hem fiziksel, hem de duygusal açıdan büyük özveri gerektiren bir yaşam olayı olarak tanımlar. Bu nedenle, tedavi döneminde çiftlerin fiziksel açıdan hazırlanması kadar ruhsal açıdan da tedaviye hazırlanmaları önemlidir.
Çiftlerin olası psikolojik ihtiyaç ve beklentilerini ifade edebilecekleri uygun bir ortamın yaratılması, tedavinin bütünselliği ve etkinliği açısından yararlıdır. Kişilik yapısı, hayata bakış tarzı, kısırlık problemini nasıl algıladığı, özellikle çocuk sahibi olmanın anlamı tedavi sürecinin genel duygu durum üzerindeki etkisini belirler.
Bunun yanında, aile yapısı, eşle olan ilişkiler ve sosyal ortam konuyla ilgili çevresel etmenleri oluşturur.
NEDEN ÇOCUK SAHİBİ OLMAK İSTİYORUM?
Bireyin kendisi ve geleceği adına yapabileceği en güzel şey bir çocuk yaratmak olarak düşünülebilir. Çocuk sahibi olmak, aynı zamanda pembe panjurlu ev hayalinin devamı gibidir.
Doğumdan itibaren bireyin gözü hep ileriye bakar; çocukken büyümek, büyüyünce okula gitmek, iş sahibi olmak, evlenmek ve çocuk sahibi olmak bu dizinin önemli halkalarıdır. Halkaların birbirine sırasıyla eklenmesi yaşama yönelik inancın ve güvenin artmasını sağlar. Bu halkanın kırılması, bireyin özgüvenini etkilediği gibi toplumsal konumunu da etkileyebilir.
Çocuk sahibi olamamak doğal çevreden yakın arkadaş ve akrabalardan uzaklaşmaya neden olabilir. Kişiler bunu toplumsal bir statü kaybı olarak algılayabilir. Bu durum kişisel başarısızlık olarak algılanabilir.
DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUN KAYBI VE BAŞARISIZLIK DUYGUSU
Psikolojik etkilerin yapısını belirleyen etmenlerden önemli biri de fiziksel açıdan çocuk sahibi olma nedenleri ortaya konduktan sonra eşlerden birinin kendini problem kaynağı olarak görmesiyle ilgilidir. Çocuk sahibi olamamak kişisel bir başarısızlık olarak algılanabilir ve yaşanan tüm olaylara genellenebilir.
Kendi bedenine yönelik kızgınlık ve öfke hissedebilir. Doğmamış çocuğun kaybını yakın çevre ile paylaşmak zordur. Bu yaşanan kayıp ve yas, yalnızlık duygusuyla daha derinden hissedilebilir.
Her tedavi döneminde, umut ile umutsuzluk arasındaki çizgide beklentilerin tutulması ve bu beklentilerin alınan tetkik sonuçlarına göre kolayca değişebilir olması, endişe, korku, kızgınlık, mutluluk ve neşe gibi çok çeşitli duyguların iç içe yaşanmasına neden olabilir.
Karşılıklı yaşanan bu duyguların eşler arasında paylaşılamaması da zaman içerisinde güçleşebilir ve bunun sonucu olarak eşler zaman içerisinde yaşadıkları kızgınlık, endişe, korku ya da kırgınlıklarla baş başa kalabilirler.
Yakın çevreyle ilişkilerde uzaklaşma yaşanması bu dönemde doğaldır. Çiftler kimi zaman bebek ile ilgili haberlere duyarlı hale gelebilir. Bu duyarlılık birçok çift açısından yabancı bir duygudur. Bireyler yakınlarına yönelik kızgınlık, kıskançlık duymaktan dolayı suçluluk duyabilirler.
HASTA MIYIM?
Kısırlık tedavisi, çiftler açısından çelişkili bir durum yaratır. Tedavi dönemi dışında kendini sağlıklı hisseden bireyler tedavi ile birlikte, hasta haline gelirler.
Bu tanım, çocuk sahibi olmayı isteyen birçok çifti zorlamaktadır. Tedavi dönemi, sanki normal yaşamdan ayrı, farklı bir dönem olarak algılanır. Tedavi ile birlikte kontrolü kaybetme duygusunu yoğun olarak hissedebilir ve çevreden gelen tepkilere daha duyarlı hale gelebilirler.
EN ZOR DÖNEM: BEKLEMEK
Tedavi döneminde, fiziksel müdahaleler ve tetkikler sırasında bireyleri en önemli etkileyen konulardan biri de beklemek ve bu sürecin getirdiği belirsizlik duygusudur. Beklemek ve belirsizlik; içinde umudu barındırdığı gibi umutsuzluğu da barındırır.
Her alınan başarılı sonuç, çocuk sahibi olmakla ilgili olumlu bir ışığın yanmasına neden olurken, olumsuz bir test sonucu birey üzerinde tam tersi bir etki yaratabilmektedir. Özellikle, bekleme sürecinden psikolojik destek sağlanması bu dönemin daha rahat geçirilmesine katkıda bulunur. Tedavi döneminin yarattığı etkiler eşler tarafından farklı yorumlanabilir.
ERKEK VE KADINLAR ÜZERİNDE FARKLI ETKİ YARATIR MI?
Yapılan araştırmalar, çocuk sahibi olamayan arasında cinsiyet farklılığı olmadığını göstermiştir. Çocuk sahibi olmamakla ilgili yaşanan yoğun duygular her iki taraf içinde benzer olmasına rağmen ifade edilme şekli ve bu dönemde kullanılan baş etme mekanizmalarının farklı olduğu görülmüştür.
Başka bir deyişle, kadınların erkeklere göre daha gözlenebilir stres yaşadıkları, yaşadıkları problemi eşleriyle ve yakın çevreleriyle paylaşmak istedikleri ve duygusal tepkilerini daha rahat ortaya koyabildikleri belirlenmiştir.
Erkeklerin ise genelde içe çekilme, uzaklaşma, inkâr gibi tepkilere sıklıkla verdikleri gözlenmiştir. Eşler arasında uyumlu beraberliklerde stresin benzer şekilde algılanmasının evlilik uyumlarını arttırdığı ve tedavi sürecinin daha rahat geçirildiği saptanmıştır.
PSİKOLOJİK DURUMU OLUMSUZ ETKİLEYEN ETMENLER NELERDİR?
Uygulanan tedaviye ait faktörler, tedavi gören bireyleri olumsuz etkileyebilir. Tedavinin süresi, nedeni, ne kadar sıklıkla ve kaç kere tedavi görüldüğü, nasıl bir tedavi uygulandığı, tedaviye ait başarılar kişilerin yeni bir tedaviye başlarken etkileyen önemli nedenlerdir.
Aynı zamanda, psikolojik destek ihtiyacının belirlenmesinde etkin rol oynar. Daha önce çocuk sahibi olunması bireylerin yaşadığı stres düzeyini etkiler.
Stres Tedavimi Olumsuz Etkiler mi?
Stresin yaşamın üzerindeki etkisine bakıldığında kısırlık problemiyle yakından ilişkili olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar stresin, kısırlık üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığını göstermektedir.
Diğer yandan aynı araştırmalar, kısırlık probleminin strese neden olabileceğine işaret etmektedir. Kısırlığın genel tanımına bağlı olarak stres, kronik olarak yaşanabileceği gibi, tedavi sırasında uygulamalara ve test sonuçlarına bağlı kısa dönemli stres de yaşanabilir.
Özellikle, tedavinin birden çok tekrarlandığı çiftlerde stres oranlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Stres özellikle tüp bebek tedavi sürecinde en fazla embriyo transferi sonrasındaki bekleme döneminde yaşanmaktadır.
Stresi yaratan diğer bir etmende stres olmamaya çalışmaktır. Çiftler kimi zaman stres olmanın stresini ve suçluluğunu hissetmektedirler.
KISIRLIK CİNSEL YAŞAMIMI NASIL ETKİLER?
Cinselliğin çiftler için yapıcı ve onarıcı etkisi, tedaviyle birlikte terk edilir. Cinsel ilişki tatmin olmaktan çok belirli zamanlarda yapılması gereken bir görev haline dönüşür.
Cinsel yaşanan tatminsizlikler çiftin doğal etkileşimini olumsuz etkileyebilir. Çiftler cinsellikten soğuyabilir.
Kısırlık Çiftlerin İlişkisini Nasıl Etkileyebilir?
Her yaşamsal kriz gibi çocuk sahibi olamamakta çiftler arasındaki etkileşimi etkiler. Çiftlerin bu durum karşısında gösterdikleri psikolojik tepkilere bakıldığında, eşlerin birbirlerine çok yakın hale geldiği (uyumlu birliktelik) ya da kendilerini ciddi bir ilişki problemi içinde bulundukları (düşmanca birliktelik) gözlenebilir.
Uyumlu birlikteliği tercih eden çiftler, ilişkinin olumsuz taraflarını tehdit edici olarak algılar ve olumsuz herhangi bir duygu ve düşünceyi ilişkiye getirmezler. Başka bir deyişle, normal aile uyumlu olur ve kısırlık tedavisi ise bu mutlu tablonun düşmanıdır.
Öte yandan düşmanca birliktelik yaşayan çiftler ilişkinin olumlu taraflarını kaybederek, ilişki içindeki olası problemleri çocuk sahibi olamamalarının nedeni olarak düşünürler. Böylelikle çocuk sahibi olmak ilişkinin kurtarıcısı haline gelir.
KISIRLIKTA ÇİFTLERE YÖNELİK PSİKOLOJİK DESTEĞİN HEDEFİ NEDİR?
Çocuk sahibi olamayan çiftlere yönelik psikolojik desteğin ana hedefi, psikolojik tedaviden çok, çiftlerin yaşadıkları problem ile ilgili psikososyal desteğin sağlanması, özellikle yaşadıkları stresle nasıl başa çıkabileceklerine yönelik çalışmaların yapılmasıdır.
Çocuk sahibi olamamanın yarattığı psikolojik tepkilerin, genelde benzer etki yaratmasının en önemli nedeni her çiftin içinde bulunduğunda verebileceği doğal tepkiler olmasından kaynaklanır. Psikolojik destek, bu dönemin birey üzerinde yaratacağı etkileri en aza indirmeyi hedefler.
Her çift için yaşadıkları problemin anlamı farklı olabilir. Dolayısıyla, psikolojik destek çalışmalarında bireyin içinde bulunduğu kültür, sosyal yapı, psikososyal müdahale yöntemlerinin seçiminde göz önünde bulundurulur. Bireyin kısırlık tanımının yarattığı belirsizlik duygusuna nasıl algıladığı, kayıp yaşantısı, kriz döneminde kullandığı başa çıkma mekanizmaları, eşle iletişim gibi konularla ilgili bilgi alınır.
Çalışmalarda, bireysel çalışma hedeflerinin yanı sıra, çiftlerin iletişim becerilerinin arttırılmasına da hedeflenir. Eşlerin birbirleriyle kurdukları iletişimin kalitesinin arttırılması amacıyla çatışma yaratan unsurların gözden geçirilir.
Tedavi dönemine uyumu zorlaştıran bilişsel ve davranışsal etmenlerin değerlendirilerek eğitim ağırlıklı programların yanında bedeni tanımaya yönelik rahatlatıcı aktivelerle desteklenen bireye ya da çifte özgün çalışma programları düzenlenir.
Anatolia Tüp Bebek Merkezi, 2005 yılından bu yana 20.000’e yakın ailenin tüp bebek sevincine ortak olmuş, laboratuvar imkanları ve de tecrübeli ekibi ile Ankara Çankaya’da faliyetlerini sürdürmektedir. Siz de bu ailenin bir parçası olmak istiyorsanız aşağıdaki whatsapp butonundan ya da iletişim sayfamızdan bizimle irtibata geçebilirsiniz.